12 Kasım 1999 Düzce Depremi'nde Yıkılan Evinin Enkazından 41 Saat Sonra Sağ Olarak Kurtarılan Şaziye Bulut, Tamamen Moloz Haline Gelen Evlerinin 1 Metrekarelik Alanında Zorlukla Nefes Alarak Yaşama Tutundu

Abdülhamid Hoşbaş / Ömer Ürer - 12 Kasım 1999 Düzce Depremi'nde yıkılan evinin enkazından 41 saat sonra sağ olarak kurtarılan Şaziye Bulut , tamamen moloz haline gelen evlerinin 1 metrekarelik alanında yaşama tutundu.

Büyük bir mücadelenin sonucu mucize eseri kurtarılan Şaziye Bulut, o gün yaşadığı acılarını AA muhabiri ile paylaştı.

Merkez üssü Kaynaşlı olan fakat Düzce merkezde de büyük yıkımlara neden olan 12 Kasım depremi, yaklaşık 3 ay önce yaşanan 17 Ağustos Marmara Depremi'nin ardından 'bir daha olmaz' düşüncesiyle yaraların sarılmaya başlandığı bir anda meydana geldi.

3 ay önce büyük bir yıkıma neden olan depremin ardından artık vatandaşlar kaldıkları çadırlardan, hem soğuk havanın etkisiyle hem de deprem psikolojisini yavaş yavaş atlatmanın verdiği güvenle boşalttıkları evlerine tekrar yerleşmeye başladı.

Bulut ailesi de yaşayacağı acıları tahmin edemeden artık sıcak yuvalarına yerleşmenin zamanı geldiğini düşünerek yaklaşık 3 ay kaldıkları çadırlarını terk edip evlerine yerleştiler.

Bulut ailesi evlerine yerleştikten kısa bir süre sonra onlar için yeni, fakat acılarla dolu bir hayat serüveninin başlangıcı 12 Kasım Düzce Depremi oldu. Akşam saatlerinde meydana gelen depremde evde aile fertlerinden ev hanımı Şaziye hanım ve canından çok sevdiği kızı Sevgi bulunuyordu. Evlerinde komşularını ağırlayan anne-kızı sarsıntının başlamasıyla aniden çöken 4 katlı evlerinin enkazı ayırdı.

Sarsıntıyla evin değişik bölümlerinde enkaz altında kalan anne-kız ve ağırladıkları misafirleri yıkılan enkazın altında kısa bir sessizliğin ardından birbirleriyle konuşarak sağ olup olmadıklarını öğrenmeye çalıştılar. O anı gözyaşları içerisinde anlatan acılı kadın, büyük bir gürültü ile depremin başladığını ve kısa bir süre içinde bulundukları binanın üzerlerine yıkıldığını anlattı.

''Deprem anında kapıyı açtım ve orada kaldım. Arkamı döndüm ve kızımla göz göze geldik. O andan sonrasını hatırlamıyorum çünkü o andan sonra hayat benim için bitmişti'' diyen Bulut, deprem anında antrenin tavanının üzerine düştüğünü ve başının sıkıştığını, kısa bir süre nefes alamadığını fakat bilincinin sürekli açık olduğunu aktardı.

Bulut, yaşadığı o anı şöyle anlattı:

''Üstümde tavan olduğu için hareket edemiyordum, başım göğsüme yapışmıştı. Kafamı sadece yana çevirdim ve 4 saniye sonra nefes almaya başladım. Bu sıkışıklıkta yaşayabilecek miyim- diye kendime sordum. Daha sonra komşumun sesini duydum ona ilk olarak kızımın yaşayıp yaşamadığını sordum. 'Sevgi, yaşıyor bizi kurtar' dedi.

Bulunduğum yeri ona söyledim ve kurtaramayacağımı söyledim. Uzun süre konuştuk ama bir zaman sonra sesleri kesildi.''

-''Zaman kavramı tamamen yok oldu''

Enkaz altında zaman kavramının tamamen yok olduğunu ve 1 metrekarelik bir alanda sıkıştığı için çok acı çektiğini belirten Bulut, ayağına demir battığını, boynundan yaralandığını ve acısının çok olduğunu söyledi.

Elleri dışında bütün vücudunun gömülü olduğunu anlatan Bulut, ''Ellerimi yanlarda kullanabiliyordum. Ağrımı gidermem gerekiyordu yoksa bilincimi kaybedebilirdim. İlk müdahaleyi kendim yaptım ve orada bulduğum bir tahta parçasını sırtıma dayadım ve başımı oraya yasladım. Binanın bütün molozları üzerimdeydi ve kırılan tuğlaların sivri uçları sırtıma batıyordu. Sıkıştığım yer 1 metre bile yoktu. Her yanım molozdu ve çıkartılırken üzerimden 1.5 ton moloz alındı'' şeklinde konuştu.

Deprem anından uzun süre sonra enkazın üzerinden sesler duyduğunu ve sesini duyurmak için beton parçalarına vurduğunu anlatan Bulut, şöyle konuştu:

''Beni kurtaran ekip içindeki Turgut beyin sesini duydum. 'yaşayan var mı' diye bağırıyordu. O müthiş sesi duyunca umutlarım yeşerdi. Yaşıyorum dedim ve sesimi duyurdum. Beni duyduktan 3 saat sonra ancak ulaşabildiler ama çıkartamadılar. Bana ulaştıklarında önce kızımı çıkartmalarını beni bırakmalarını söyledim. Kızımı çıkarttıklarını ve iyi olduğunu söylediler. Kızımın çıktığını duyunca çok rahatladım zaten açlık ve susuzluğu çektiğim acıdan dolayı unutmuştum.''

Enkaz altında hiçbir ses ve ışık olmadığını, ve sesini kimseye duyuramadığını anlatan Bulut, yardım ekiplerinin kendisine ulaşmak için 25 metre tünel kazdığını ve uzun süreli bir çalışma sonrası kendisini sıkıştığı yerden kurtardıklarını söyledi.

Enkazdan çıktıktan sonra kızı için endişelendiğini fakat diğer çocuklarını da görmek istediğini vurgulayan Şaziye Bulut, sözlerine şöyle devam etti:

''Ben evladımı kaybettim ama bana ihtiyacı olan 3 tane daha çocuğum vardı. Onlar için iyi olmak zorundaydım. Eşim 15 dakika önce kahveye gitmişti ve küçük oğlumda internet kafeye gitmişti. Diğer kızım evli olduğu için yanımızda değildi zaten. Büyük oğlum da İstanbul'daydı. Ben enkazdan çıktığımda kızım yaşadığını sanıyordum. Ben çıkarılınca büyük kızım ve küçük oğlum annemizi görmek istiyoruz demişler. İkisi yan yana bana el sallıyorlar ama ben oğlumu ölen kızım Sevgi olarak gördüm. 'Beni merak etme ben çok iyiyim' diye bana bağırdı ve ben çok rahatladım. İki kızımda oğlumda oradaydı, içim rahatladı. Onları hayatta görünce çok mutlu oldum. Kızımın hayali beni hayata bağladı ve ben tedaviye cevap verdim.''

-''Kızımın hayatını kaybettiğini 2 ay sonra öğrendim'' -

Hastaneye gelen herkese kızını sorduğunu fakat herkesin Sevgi'nin iyi olduğunu söylediğini kaydeden Bulut, kendisine kızının iyi olduğunu fakat yoğun bakımda olduğunu söylediklerini belirtti.

Telefonla da olsa kızının sesini, inilti sesini duymak istediğini aktaran acılı Anne, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Beni ziyarete gelenler yanıma geldiklerinde bir şey demiyorlar ama dışarı çıktıklarında da kulağım onlarda oluyordu. En son bir konuşma duydum. 'Sen söyleme, ben söylemiyim, kim söyleyecek bunu' diye bir cümle duydum. Büyük kızım çok güzel rol yaptı. Dışarı çıktı ağladı, içeri girdi bana güldü. İlaç tedavisi görüyordum ve şoka girmemem lazımdı. Söyleyin ağlamayacağım dedim ama ağladım. Benim ilk sesini duyduğum Turgut bey geldi o söyledi.

Bir süre konuşmadım. İlaçlardan ağlama yeteneğimi kaybetmiştim, robot gibiydim. Enkazdan çıkalı tam 2 ay olmuştu ve ben kızımın öldüğüne ancak öğrenmiştim. Hastanedeki tedavimin ardından uzun bir süre kızımın sevdiği müziği dinleyemedim, sevdiği yemeği yapamadım. Zamanla kendimi alıştırmak için o müzikleri dinlemeye başladım. Kızımın sevdiği yemekleri kızımın arkadaşlarına yaparak onun yokluğuna alışmaya çalıştım. Benim 3 tane daha çocuğum vardı ve onlar için hayata tutunmak zorundaydım.''

Kızını da son haliyle hatırlamak istediğini ifade eden Bulut, ''Onun sevgisi yüreğimde ama bütün evlatlar benim evladım gibi görüyorum. Şehit aileleri varken bana bir şey demek düşmez ama bende bir şehit annesiyim. Deprem şehidi annesiyim. Çocuklarımın psikolojileri için çok uğraştım onlar için ayakta durdum'' diye konuştu.

Yayıncı: Atakan Çelik
Kaynak: AA