Mümtazer Türköne'den İlker Başbuğ'u kızdıracak yazı

Zaman yazrı Mümtazer Türköne, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Milliyet Gazetesinde yer alan röportajının ardında kaleme aldığı yazıda, İlker Başbuğ'u kızdıracak ifadeler kullandı.

Mümtazer Türköne'den İlker Başbuğ'u kızdıracak yazı
İşte o yazı;

Generaller ve teröristler

Niyetim uzun süre generalleri eleştirmemekti. Düşene vurulmaz. Lakin, yeni kuşak kurmayların ufkuna katkıda bulunmayı ihmal edemeyiz. Gelişme ise eleştirmeden olmaz.

Generallerimizin stratejik konseptleri, çağı anlama ve yorumlama yeteneği, ordumuzun organizasyon modeli kadar arkaik. Emekli olan generaller konuşmamalı ve yazmamalı. Onlar yazıp konuştukça, TSK'ya kumanda eden heyetin yetenekleri ve ufku konusunda da endişeye düşmemek mümkün değil.

İlker Başbuğ'un iki gündür Milliyet'te yayımlanan Şükrü Elekdağ ile röportajı, tam bir fikir ve strateji fukaralığını yansıtıyor. Orduyu en tepede iki sene yönetmiş bir generalin dünyası bu kadar sığ ve dar ise vay halimize. Basit bir mantık yürütme, sebeplerle sonuçlar arasında nedensellik ilişkisi kurma ve yaşanan tecrübelerden dersler çıkartma becerisi İlker Başbuğ'un söyledikleri arasında hiç mi hiç yok.

'Kandil varken terör bitmez' diyor. Peki Kandil yıkılsa, yok olsa terör biter mi? '1987'de Sıkıyönetim'den OHAL'e geçişle olayı kaybettik' diyor. Sıkıyönetim hiç kaldırılmasaydı, can kaybı daha mı az olurdu? Terör buharlaşır mıydı? 'Kürt kimliğini tanırsak bağımsız-birleşik Kürt devleti kurulur' lâfı, size kendinizi zaman tünelinde, çok gerilerde hissettirmiyor mu? Paşamız dağda ordunun terörle mücadeleye devamında ısrarlı. Peki bize bugünleri getiren parlak askerî hatalara dair bir özeleştiri, hadi bilemediniz bir durum değerlendirmesi var mı?

Bizim yapacağımız değerlendirme: Ordumuzun sevk ve idaresinde sorunlar var. Terörle mücadele kökünden yanlış bir strateji ile yürütülmüş.

Napolyon döneminin büyük savaş stratejisti yeni Clausewitz'in koyduğu ufuk, bugünün ordularında hâlâ benimseniyor. Aslında gök kubbe altında yeni bir şey yok. Clausewitz iki tür savaşı birbirinden ayırıyor: 'Gerçek savaş' ve 'doğru savaş'. 'Gerçek savaş düşmanı yok etmeye yönelik kıyıcı, yıpratıcı bir savaş. 'Doğru savaş' ise, savaşın siyasî hedeflere rapt edilmesi. Gerçek savaşta karşı tarafı yok etseniz bile savaşı kaybedebilirsiniz. Doğru savaş ise, halk iradesinin stratejik amaçlara bağlanması ile gerçekleşiyor.

Asker Güneydoğu'da 'gerçek' bir savaş yürüttü. Karşısındaki silahlı gücü öncelikli hedefe koydu ve içinde saklandığı halkı ezerek bu hedefi devirmeye çalıştı. Köyleri boşaltmak yerine, her şeye rağmen bölge halkının desteğini ve güvenliğini sağlamayı öncelikli hedef olarak benimsemiş olsaydı karşımıza bugünkü tablo çıkar mıydı? PKK, askerin 'gerçek' savaşına karşı 'doğru' bir savaş yürüterek askerin itip küstürdüğü halkın desteğini arkasına aldı. PKK arkasındaki bu halk desteği varken Kandil bugün yerle yeksan olsa ne yazar?

Milliyet'te, İlker Başbuğ'un sözleri ile iki sayfa sonra Kadri Gürsel'in yazdıkları arasındaki derin irtifa farkı, durumu özetliyor. Gürsel, Kürt sorunu ve terör sorunu için artık adresin 'kır' değil 'kent' olduğunu söylüyor. Siyasallaşan, kitleselleşen ve kentlileşen Kürt siyasî hareketinin PKK'nın silahlı gücünü bir savaş stratejisi çerçevesinde ileri sürmediğini, bir siyasî ve psikolojik pazarlık kozu olarak kullandığını ekliyor. 'Kandil varken terör bitmez' diyen İlker Başbuğ'un bu son derece gerçekçi ve sade analizi anlamasını ve bundan sonuçlar çıkartmasını bekleyebilir misiniz?

Kürt sorunu, İlker Başbuğ'un penceresinin gösterdiği üzere bugüne kadar 'gözden-gezden-arpacıktan' görüldü. Üstüne askerler bu sorunun iktidar alanlarını genişletmesini sonuna kadar sömürdüler. Güneydoğu'da terörle mücadele Batı'da daha çok sosyal tesis ve tazminat anlamına geldi. Askerler Kürtlere vurdukları sopayla siyaseti de tanzim ettiler. Siyaseti tanzim ettikçe, meslekî körleşmeleri arttı.

'Askerler terörle mücadelede başarılı oldular mı?' Bu soruya tereddütsüz 'elbette başarılı oldular' cevabını vermemiz lâzım. Peki Kürt sorununda? Terördeki başarıları, Kürt sorununun bu kadar büyümesinin de sebebi. Halkın iradesini karşısına alan çatışmayı kazanır; ama savaşı kaybeder.

Artık umutlanmamız için bir sebep var. Çünkü savaşı, stratejik hedeflere raptedecek sivil bir akıl Kürt sorununu çözmek için iktidarda bulunuyor. İlker Başbuğ ise hangi hatalarla bugünlere geldiğimiz konusunda hafızalarımızı tazeliyor.