Dikkatsizlik Ve Tedbirsizlik Boğulma Vakalarını Tetikliyor

Kavurucu yaz sıcakları, boğulma vakalarını da beraberinde getiriyor.

Kavurucu yaz sıcakları, boğulma vakalarını da beraberinde getiriyor. Sahil kentlerinde, neredeyse her gün boğulma vakası yaşanırken, serinleme için yapılan deniz keyfi, aynı sahnelerle neticeleniyor. Son 20 yılda büyük artış gösteren boğulma vakaları en çok iki yaşın altındaki ve 10-19 yaş aralığındaki erkeklerde görülüyor. Boğulma, kaza sonucu görülen ölümler arasında 3. sırada yer alırken, uzmanlar bunu en çok dikkatsizlik ve tedbirsizlikten kaynaklandığını belirtiyor.

Karedeniz Bölgesi’nde boğulma vakaları en çok Samsun’da yaşanıyor. Bir haftada 10’a yakın meydana gelen boğulma olayında 8 kişi hayatını kaybetti. En son kurban ise Ondokuzmayıs ilçesi Kumcağız sahilinde ailesi piknik yaparken denize giren ve akıntıya kapılarak hayatını kaybeden 7 yaşındaki Emre Ayrı oldu. Küçük çocuk, sevenlerini yasa boğarken, cankurtaran olmayan kent sahillerinde ihmal, dikkatsizlik ve tedbirsizlik zinciri hala devam ediyor.

    Boğulma vakalarının artışına dikkat çeken Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Başhekim Yardımcısı ve Acil Tıp Uzmanı Doç. Dr. Yücel Yavuz, boğulma olayı yaşanmamasının yanı sıra olay anında ve sonrasında yapılması gerekenler hakkında bilgi verdi. Yaz aylarında suda boğulma vakalarını birçok faktörün tetiklediğini ifade eden Yavuz, “Tedbirsizlik, ihmal, dikkatsizlik, cahillik, yaralanma, baygınlık geçirme, alkol aldıktan sonra yüzmek istemek ve kayık gezintileri boğulma vakalarını artırmaktadır. Özellikle epilepsi hastalarının yüzmeden önce gerekli tedbirleri alması ise çok önemlidir. Çünkü bu hastaların iyileşmesi, kurtarma süresinin kısalığına, olay yerinde uygun temel yaşam desteği yapılmasına ve acil yardımın başlama zamanına bağlıdır.”

    Boğulma vakalarında bilinçli yapılan hastane öncesi ilk yardımın büyük önem taşıdığının altını çizen Acil Tıp Uzmanı Doç. Dr. Yücel Yavuz, “Boğulan bir kişinin ilk tedavisi, sudan hızlı ve dikkatlice çıkarılmasıyla başlar. Boğulma öncesinde hastanın nasıl boğulduğu bilinmiyorsa boyun yaralanması olabileceği akılda tutulmalı ve boynu dikkatlice korunarak, hareketsiz hale getirilmelidir. Olay yerinde hızlı bir müdahale yapılmalıdır. Kurtarma esnasında bazı taşıyıcılardan ve bot, kurtarıcı halat gibi yardımcı araç gereçten yararlanılmalıdır. Öncelikle hastayı çekerek kurtarmaya çalışmalıdır. Kurtarıcı da kişisel güvenliğini asla unutmamalıdır.” dedi.

    Hastanın, ilk olarak solunumunun düzeltilmesinin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Yücel Yavuz, kurtarıcı nefesinin kurbanın hayatta kalma imkanını artıracağını vurguladı. Yavuz, acil kurtarma solunumun, ağızdan ağıza teknikle veya koruyucu maske kullanılarak yapılması gerektiğinin altını çizdi. Kurtarıcının güvenliği ve vakanın hava yolu sağlanır sağlanmaz, kurtarma solunumuna başlanması gerektiğini ifade eden Yavuz, şöyle devam etti:

    "Hastanın solunumu yok ve herhangi bir ses çıkartmıyorsa, eğitimli bir kişi hemen kalp masajına da başlamalıdır. Suyun içinde yapılan kalp masajı genellikle etkisizdir ve kurtarıcı için de tehlikeli olabilir. Göğüs kompresyonu veya kurtarıcı nefesi esnasında eğer kurban kusarsa, boğulan kişinin ağzı başı yan tarafa döndürülerek parmakla temizlenmelidir. Bu vakalarda yutulan suyu boşaltmaya çalışmak anlamsızdır. Hava yolundaki bu suyu dışarı çıkarmak için yapılan hastayı ters çevirip baş aşağı sarkıtma, karnına basarak suyu çıkarmaya çalışma gibi işlemler yarardan çok hastaya zarar verir. Çünkü solunumun başlatılmasını geciktirmenin yanı sıra başka yaralanmaların gelişmesine de neden olabilir. Ancak ağız içinde görülen yabancı cisimler varsa onlar parmak ile dikkatlice çıkarılmalıdır. Boğulma kurbanı ne kadar iyi görünürse görünsün mutlaka hastaneye getirilmelidir.”