Başbakan Erdoğan: "Seçim Ekonomisi Denilen Olay Müteşebbisin Cebindeki Parayı Çalmaktır"

4.

Başbakan Erdoğan: 'Seçim Ekonomisi Denilen Olay Müteşebbisin Cebindeki Parayı Çalmaktır'
4. İstanbul Moda Hazır Giyim Konferansı‘nda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sektör temsilcilerine seslenerek, "Sektörde 2 milyon civarında çalışan var. Bunların sadece 350-400 bini kayıt içi. Kayıt dışı çalışanları ne kadar kayıt altına alırsak sorunları da o kadar hızlı çözeriz ve çözeceğiz" dedi. Erdoğan, seçim ekonomisinin "müteşebbisin cebindeki parayı çalmak" anlamına geldiğini de ifade ederek, "Bu ülkenin para değerleriyle oynamak, enflasyon canavarına mahkum etmektir" diye

konuştu

Başbakan Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi‘nde düzenlenen "4. İstanbul Moda Hazır Giyim Konferansı"na katıldı. Kastamonu‘nda bir polis memurunun şehit olduğu dünkü saldırının ardından konferans sırasında sıkı güvenlik önlemleri alındığı görüldü. Konferansta konuşan Başbakan Erdoğan, hazır giyim sektörünün imalat, ithalat, ihracat ve özellikle de istihdamda Türkiye‘nin lokomotifi olma vasfını muhafaza ettiğini belirterek, "Burada bulunan ya da bulunmayan çok sayıda işadamımız, girişimcimiz ürettikleriyle,

ihraç etikleriyle, çalıştırdıkları elemanlarla Türkiye‘nin büyümesine gerçekten eşsiz katkı sağladı. Sadece hazır giyim sektörü olarak değil, beslediği yan sektörlerle de Türkiye‘nin gelişmesinde sizlerin büyük katkıları var. Moda ve hazır giyim sektörü sadece ekonomik boyut taşımıyor. Aynı zamanda Türk kültürünü, Türkiye‘nin desenlerini, nakışlarını ve değerlerini uluslararası pazarlara taşımak için, yani Türkiye‘nin tanıtımını yapmak gibi bir misyon üstleniyor" şeklinde konuştu.

"SEKTÖRÜN MESELELERİNİ BİLİYORUZ, DEĞERLENDİRİYORUZ"

Hazır giyim sektöründe Türkiye‘nin eşsiz bir tecrübe ve kaliteli iş gücüne sahip olduğunun altını çizen Erdoğan, "1980‘lerden itibaren hızla yükselen sektör dünyadaki siyasi ve ekonomik gelişmelerden etkilendi. Kimi zaman yükseldi, kimi zaman zor dönemeçlerden geçti. Bugün de sektörün sorunları olduğunu biliyoruz. Zaman zaman sektör temsilcileriyle, işadamlarıyla bir araya geliyoruz. Gerek ben, gerek bakan arkadaşlarım sektörün meselelerini değerlendiriyoruz. Döviz kuru olsun, enerji ve istihdam

konusundaki yükler olsun, Çin ve Uzakdoğu fiyatları olsun sektör üzerinde baskı unsuru olmaya devam ediyor. Şu anda da Libya‘daki ve genel olarak Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘daki gelişmelerin sektörü yine olumsuz etkilediğini biliyoruz. Bunu tüm arkadaşlarımızla değerlendirmek suretiyle de tespitini yapıyoruz. Bunlar bizi yıldırmayacak, yıldırmamalı. Bunlara aldırmadan yolumuza devam edeceğiz" diye konuştu.

Erdoğan, petrol fiyatlarındaki dalgalanmalardan bahsederek, fiyatlarda yeniden bir yükselişin söz konusu olduğunu belirtti. "İnanıyorum ki fiyatlar yeniden normale dönecek ve bunun neticesinde istikrarı yakalayacağız. Bizler 8.5 öncekileri de biliyoruz. 8.5 yıl önce işadamlarımızla, girişimcilerimizle, ihracatçımızla oturup konuştuğumuzda ne büyük sıkıntıların aktarıldığını da biliyoruz. 8.5 yıl boyunca sorunları çöze çöze bu günlere geldik. Vergi ve istihdam yükünü hafiflettik, teşvikler uyguladık.

İnşallah aynı şekilde devam edecek. Yüklerini indirerek hazır giyimin gücünü Türkiye‘nin lokomotifi olarak muhafaza edeceğiz" şeklinde konuştu.

"Biz hükümet olarak vazifemizi biliyoruz, sorumluluğumuzu biliyoruz" diyen Erdoğan, şöyle devam etti;

"Vakti zamanı geldikçe, şartlar oluştukça adımlarımızı atıyor, üzerinizdeki yükleri hafifletiyoruz. Ama ben artık işverenlerimizden şu kayıt dışı konusunda daha fazla hassasiyet bekliyorum. Eğer bu ülke güçlenirse biz sizlerden daha fazla vergi toplamanın gayreti içerisine girmeyiz. Oranları düşürerek süreci devam ettiriyoruz. Bugün hala Türkiye‘de yüzde 40-45 kayıt dışı var. Bu ülkenin petrol kuyuları, petrol yatakları yok. Sizlere gelecek tüm alt yapı hizmetlerini, alt yapı imkanlarını biz neyle

yapacağız? Bizim tek kaynağımız var vergi. Bu olursa yol olacak, limanlar olacak. Bunlar olmadığı zaman siz ne nakliyenizi doğru dürüst yapabilirsiniz, ne boyamanızı, ne de kalkıp dışarıdan gelen ithalatçılara ‘işte benim güzel ülkem budur‘ diyebilirsiniz. Ama artık biz bu sürece girdik. Artık iftihar edebileceğiniz, gelenlerin gerçekten hayran olduğu bir ülke var. Şunu açık söylüyorum; kayıt dışı azaldıkça üzerindeki yükler çok daha hızlı bir şekilde azalacak. Sektörde 2 milyon civarında çalışan

var. Bunların sadece 350-400 bini kayıt içi. Bunun farkındayız. Bunu biliyoruz. Kayıt dışı çalışanları ne kadar kayıt altına alırsak sorunları da o kadar hızlı çözeriz ve çözeceğiz. Şartlar ne olursa olsun sektör geriye gitmiyor, ileriye gidiyor."

2001 yılında sektörün dünya tekstil ihracatındaki payının yüzde 2,3 oranında olduğunu, 2009 yılında ise kriz ortamına rağmen bu oranın 3,4‘e yükseldiğini dile getiren Erdoğan, Türkiye‘nin Japonya‘nın önüne geçtiğini söyledi. Erdoğan, "Hazır giyimde dünya toptan ihracatının payı yüzde 3,5‘du. Şu anda bu payı muhafaza ediyoruz. 2002 yılında tekstil ve hazır giyim sektörünüzün toplam ihracatı 12 milyar dolardı. 2010 yılında 22 milyar dolar oldu" dedi.

"KANAL İSTANBUL PROJESİ, KENTİN MARKA ÖZELLİĞİNİ DE GÜÇLENDİRECEK"

Başbakan Erdoğan, en büyük hedeflerinin marka oluşturmak olduğunu da belirterek, "Markanın bir prestij ve kimlik haline geldiği günümüzde dünya pazarlarında markalarınızla yer alabiliyorsanız, 2023 hedeflerini yakalamak amacıyla önümüzdeki 12 yılda millet olarak, ülke olarak en az 10 markayı oluşturmak zorundayız. Bizim ülke olarak böyle bir gücümüz, potansiyelimiz ve en daya devam ediyor. Şu anda da Libya‘daki ve genel olarak Ortadoönemlisi de bunu gerçekleştirecek özgüvenimiz var" ifadelerini kullandı.

Konuşmasında Kanal İstanbul projesine de değinen Erdoğan, projeyi açıklarken de "her şey hayal kurmakla başlar" vurgusu yaptığını hatırlattı. Erdoğan, "Bir hayalin peşine azimle düştüğünüzde o hayal hedefe, hedef plana, plan projeye dönüşür" dedi. Kanal İstanbul Projesi‘nin birçok boyut taşıdığını anlatan Erdoğan, "Aynı zamanda İstanbul‘un da marka özelliğini güçlendirecek bir projedir" şeklinde konuştu.

1995-96 yıllarında "Haliç‘i karaya dönüştürelim" diyenlerin olduğunu da belirten Erdoğan, "Haliç gibi bir zenginlik karaya dönüştürülür mü? Bunu konuşanlar vardı. Ama biz Haliç‘i karaya dönüştürmedik. Tam aksine içinden yaklaşık 2,5 milyar küp çamur çıkardık. Bu çamuru 9.5 kilometrelik bir mesafeye pompaj sistemiyle naklettik. Orada 650 bin metrekarelik bir taş ocağında yeni bir yeşil alan kazanmak suretiyle bir dönüşüm sağladık. ‘Bunu doldurarak karaya dönüştürelim‘ diyenler bugün de yine ‘aydınız‘

diyen kesimle, bu işin içindeki birçok profesör ve hocalarımız var. Burayı boşatmaya kalkarsanız adeta iki yaka bir araya gelir, adeta bir deprem burada meydana gelir dediler. Burası boştu hocam. Biz tekrar bütün bu alçı, çamuru çıkartıp, burayı aslına döndüreceğiz. Kabullenmedik. Araştırma ve çalışmamıza devam ettik. Ama karşıt düşünce de ortaya çıktı, karşıt profesörler de ortaya çıktı ve sonunda Haliç ortaya çıktı. Kanal İstanbul‘da da durum aynı. Hem zenginliği daha güçlü bir şekilde ortaya çıkartacak,

hem de yeni bir kanalla İstanbul‘un marka özelliğini ortaya çıkartacağız. Şehirlerimiz markaya dönüşürken, tekstil sektöründe de mevcudun çok üzerinde markalar oluşturmayı hak ediyoruz" diye konuştu.

"HER BİR GENCİMİZİN, GİRİŞİMCİMİZİN HEDEFİ DÜNYA PAZARLARI OLACAK"

Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Karabük‘e devlet büyük bir demir çelik fabrikası kurmuş, bir süre sonra bu demir çelik fabrikası hantallaşmış, kendisini yenilememiş. Adeta bir sosyal sığınma mekanizmasına dönüşmüş. Yıllarca Karabük‘te doğan her çocuğun, her gencin hayali Kardemir‘de işe girmek olmuş. Çünkü devletin malı denizin, yemeyen domuz mantığıyla yaklaşılmış. İskenderun, Seydişehir, Aliağa, Tüpraş, Seka aynı şekilde. Gençliğin ufku oralardaki fabrikalardan iş bulmaktan ibaret kalıyor. Girişimci ruh, müteşebbis ruh adeta

katledilmiş. İşte bugün bu nu aşıyoruz. Her bir gencimizin, çocuğumuzun, girişimcimizin hedefi artık semt pazarı olmayacak, ilçede toptancı hali olmayacak, ildeki devlet yatırımı olmayacak. Büyük düşünerek Amerika, Asya, Avrupa, Afrika ve dünya pazarlarını hedefleyeceğiz. Böyle başaracağız".

Hazır giyim sektörünün insansız olamayacağını bildiklerini anlatan Erdoğan, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, ne kadar değişirse değişsin hazır giyim sektörünün emek yoğun istihdamla çalıştığını söyledi. Erdoğan, kalifiye eleman konusunda son dönemde meslek liselerine önem verdiklerini de ifade ederek, "Biz göreve geldiğimizde meslek liselerinin oranı yüzde 25, düz liselerin oranı yüzde 75‘di. Şimdi hedefimiz melsek liselerini 65-70‘e çıkarmak, düz liseleri yoya devam ediyor. Şu anda da Libya‘daki

ve genel olarak Ortadoüzde 25-30‘a indirmek. Her çocuğumuzun bileğine altın bileği takmak zorundayız. Sanayimiz hangi alanda olursa olsun aldığı bir genci bir de yetiştirmeye zaman ayırmayacak" şeklinde konuştu.

Erdoğan, Türkiye‘de ihracat yapmayan tek ilin Muş olduğunu da ifade ederek, "Muş‘ta artık ihracat yapmaya başladı. Türkiye‘ye vizyon gösterirseniz, Türkiye o vizyonun arkasından yürür" dedi. Sivil toplum kuruluşlarının adeta birer işaret fişeği haline geldiğini de anlatan Erdoğan, "Bizler çok yoğun bir gayretle bu adımları atmaya gayret ederken sürekli bir engellemeyle karşılaşıyoruz. Biz bu ülkede yıllar yılı Borçlar Kanunu‘nu çözemedik, Ticaret Kanunu‘nu çözemedik. 1500 küsur maddeydi Ticaret Kanunu,

500 küsur madde Borçlar Kanunu. TOBB ile TÜSİAD ile görüştük, bunu hallet. Biz hazırız biz meclise bunu şu anda sevk etmiş vaziyetteyiz. Bir madde eğer kalkarda bizim 2-3 saatimizi alırsa 1500 maddelik bu yasa çıkar mı, çıkmaz. 500 maddelik Borçlar Kanunu çıkar mı, çıkmaz? Dediler biz de görüşelim. Netice alamadılar. En sonunda çıkardığımız hamle de ne oldu, bir haftada çıktı. Bu işin el birliği yaptığımızda, dayanışma içerisinde odluğumuz zaman ne kadar kolay olabileceğini anlatıyorum. Bundan benim bir

çıkarım yok. Ama dert bağcıyı dövmek olunca bu işi çözemezsiniz. Biz bağcıyı dövme dönemini kapamamız lazım. Amerika‘da, Batı‘da bunu göremezsin" ifadelerini kullandı.

"İNSANLARI TEMBELLİĞE SEVK EDEMEYİZ"

"Vaat yarışıyla bir yere varmak mümkün değil" diyen Erdoğan, insanların ayda bir kere sokağa çıkıp, bankaya uğrayacaklar paralarını alıp, dönecekler. Dünyada böyle bir şey var mı? Herkese 600 lira dağıtacaksınız ve her şey gayet güzel gidecek. Acaba kim çalışır? Biz bunu özürlümüz için yapıyoruz. Özürlüye bakana askeri ücret veriyoruz, üniversite öğrencimize 240 lira veriyoruz, master öğrencisine 480 lira, doktora öğrencisine 720 lira veriyoruz her ay. Hiçbir üniversite öğrencisini müracaat ettiğinde boş

geri döndürmüyoruz. Ya burs alıyor, ya kredi. Biz demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletiyiz. Sosyal devlet olmanın gerekliliği bu. Öyle bir dönemin içerisine girdik ki yoksullukla mücadele çok farklı bir şey. Yoksuzlukla mücadelenin, bunun yanında sosyal desteğin birbirinden farklı olduğunu ortaya koymamız lazım. Biz bunu yaparken insanları tembelliğe sevk edemeyiz. Tembelliğe iten veya balık tutmayı değil de, balık dağıtmayı öneren mantıkla hiçbir zaman hiçbir şey olamayız. Biz balık tutmayı

öğretiyoruz. Bu olmazsa istediğiniz fabrikayı açın çalıştıracak işçi bulamazsınız. Yoksulları finanse etmek değil, yoksulluğu azaltmak üzerine strateji uyguluyoruz" dedi.

Başbakan Erdoğan, insanları tembelleştirerek, hazıra alıştırarak değil insanları destekleyerek, teşvik ederek ekonomik hayatın içine çekmek gerektiğinin altını çizdi. Türkiye‘nin küresel finans krizini de aşarak 2023‘e doğru ilerlediğini belirten Erdoğan, "Bugün Ankara‘da istikrar, güven var, 81 vilayeti istikrarla büyütecek bir atmosfer var. 8 yıldır mali disiplinden taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Bu işler benim kitabımda yok. Seçim ekonomisi denilen olay bu ülkede müteşebbisin cebindeki

parayı çalmaktır. Bu ülkenin para değerleriyle oynamak, enflasyon canavarına mahkum etmektir" şeklinde konuştu.

Türk lirasından altı sıfırı atacakları zaman "enflasyon patlar" şeklinde eleştirilerle karşılaştıklarını anlatan Erdoğan, "Ne oldu patladı mı?" diye sordu. Erdoğan, "Bu işi çok bildiğini söyleyenler bunu yaptı. Enflasyon patladı mı, tam aksine geriledi. 3 haneli rakamları gördü bu ülkede enflasyon. Hala bir şeyleri kabul edemiyorlar. Hala bakıyorsunuz enflasyonla faizi ters orantılı olarak görme gayreti içerisinde olanlar var. Yani sebep-netice ilişkisini anlamak istemeyenler var. Faizi yükseltirseniz,

enflasyon düşer. Hayır. Faiz ve enflasyon doğru orantılıdır. Bende bunu iddia ediyorum, yaşadıklarımla iddia ediyorum" dedi.

Başbakan Erdoğan, kendisinin Merkez Bankası‘na müdahale yetkisi olmadığını da belirterek, şunları söyledi:

"Ama arazide Merkez Bankası yok, ben varım. Birisi faizden mutazarrır olduğu zaman gidip Merkez Bankası yetkililerini bulmuyor, beni buluyor. Hakaretse bana hakaret ediyor, onlara hakaret etmiyor."

Kaynak: İHA