Türkiye bahane aramasın

İsrail Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Avigdor Lieberman, "İsrail'in Türkiye ile açık ve dürüst bir diyalog istediğini" belirterek, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu, "iki ülke arasındaki ve daha geniş bir bölgeyi ilgilendiren tüm konuları görüşmek amacıyla Kudüs'e veya herhangi bir başka yerde buluşmaya" davet etti.

Türkiye bahane aramasın
Jerusalem Post gazetesinin "Yorumlar" bölümüne yazdığı yarım sayfalık makalesinde Lieberman, ayrıca "Türk Hükümeti İsrail ile ilişkilerin normalleşmesini gerçekten arzuluyorsa, bahaneler aramaktan ya da ön koşullar sıralamaktan vazgeçmelidir. İsrail, Türkiye'de haziran ayındaki genel seçimler için bir propaganda malzemesi yapılmamalıdır. Türkiye'nin şamar oğlanı olmayacağız" görüşünü dile getirdi.

Lieberman yazısında Karmel Dağlarındaki yangına değinerek, şu ifadeleri kullandı:

"25 Aralıkta Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Karmel orman yangını ile mücadelemizde bize yardımcı olmak için Türkiye'nin hızla uçak göndertmiş olduğunu belirterek, durum tersine olsaydı İsrail'in aynı davranışı göstermeyeceğini söylemişti. Davutoğlu, herhalde 1999'daki trajik depremde İsrail'in derhal 250 kişilik bir ekip gönderdiğini ve bunların bir sahra hastanesi kurduklarını ve birçok depremzedeyi enkaz yığınlarının arasından kurtardıklarını unutmuş ya da haberi yok."

Marmara depreminde diğer uluslararası acil yardım ekipleri ülkelerine dönmüşken İsrail ekibinin haftalarca deprem bölgesinde kaldığını, ayrıca İsrail halkının etkileyici bir dostluk ve iyi niyet gösterisi olarak kendiliğinden deprem kurbanları için bir yardım kampanyası başlattığını belirten Lieberman, "Bir kez daha tekrarlıyorum ki, Karmel yangını sırasındaki desteğinden ötürü Türk hükümetine son derece müteşekkiriz. Şunu da temin ederim ki, Türkiye'de yeni bir felaketin meydana gelmesi halinde, mevcut politik atmosfere bakmaksızın derhal tüm işbirliği ve yardım önerimizi tekrarlamakta tereddüt etmeyiz" dedi.

Karmel yangınının ardından Davutoğlu'nun ilişkilerin onarılması konusunda ümit verirken, Türk hükümetinin, İsrail'le arasındaki, İsrail'de 800 Türk işçisine çalışma olanağı sağlayan ticaret anlaşmasını yenilemeyi reddettiğini ifade eden Lieberman, "Bir anlam veremediğimiz iptal tek taraflı ve uyarı yapılmadan gerçekleştirildi" diye yazdı.

-KUM TORBASI OLMA NİYETİMİZ YOK"-

Lieberman, "Türk Hükümetinin, bir yandan kendini yeniden yakınlaşmaya istekliymiş gibi gösterirken bir yandan da samimiyetsiz bir davranış sergilediğini" öne sürdü.

Mavi Marmara'nın İstanbul'a dönüşündeki karşılanmasına da değinen Liebermen, İsrail'e karşı "nefret ve tahrikin" burada da sürdüğünü ve geminin 100 bin kişi tarafından cihat sloganları ve "İsrail'e ölüm" naraları ile karşılanarak bunun doruğa ulaştığını savunarak, resmi Türk kaynaklarından buna herhangi bir kınama gelmediğini belirtti.

Lieberman, "Bu, bizim itidalli davranmamızı son derece güçleştiriyor. Yumruklanan bir kum torbası olmaya niyetimiz yok ve her egemen devlet gibi biz de, bu hakaretlere ve kötü muameleye tepki göstereceğiz" ifadesini kullandı.

-KRİZİN BAŞLANGICI DAVOS-

Lieberman, yazısında, Türkiye ile mevcut krizin "dün ve kesinlikle mayıs ayındaki filo kriziyle birlikte başlamadığını, krizin çok daha önceden, bugünkü İsrail hükümeti kurulmadan önce başladığını" belirterek, krizin gerçek başlangıç noktası olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasındaki Davos toplantısını gösterdi.

Türkiye'nin İran'la yakınlaştığına değinen ve son birkaç ayda İsrail'e karşı tahriklerin daha da arttığını öne süren Lieberman, Erdoğan'ın Lübnan ziyareti sırasındaki söylemlerinden örnek verdi.

Lieberman ayrıca, "aralık ayı başında Kurtlar Vadisi filminin fragmanlarında da Yahudi karşıtlığı motifleri kullanıldığını ve Yahudilerin dünyadaki en kötü insanlar olarak gösterildiğini" öne sürdü.
Kaynak: AA