Cumhurbaşkanlığı makamı yara aldı

MHP lideri Devlet Bahçeli, 2011 yılının ilk grup toplantısında partililere gündeme dair açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Diyarbakır gezisini sert bir dille eleştiren Bahçeli, “ Gül'ün ziyareti ile Cumhurbaşkanlığı makamı yara aldı” dedi.

Cumhurbaşkanlığı makamı yara aldı
MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulunurken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e de iki dil cevabı verdi. Bahçeli, Diyarbakır'da başka dilde afişe rastlanmadığının açıklanması üzerine 'Her şeyden önce Diyarbakır Belediyesi'nin internet sitesine baksın. İki dillidir' dedi.

Devlet Bahçeli'nin partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamalar şöyle:

Fakir, fukara küçük yardımlarla avutulmak ve istismar edilmekten yorulmuştur. Milletimiz yapacağı seçimle güvenliği güçlü bir şekilde istediğini ortaya koyacak ve bu alanda tarafını belli edecektir. Önümzüde her anlamda zor ve sıkıntılarla dolu bir süreç vardır, AK Parti'nin yürüttüğü demokratik açılım adı altındaki büyüyen bölücülük büyümektedir. Seçimler yaklaştıkca bu daha çok artacak perde gerisinde anayasa taslağı için pazarlıklar kızışacaktır. Bu tezgahın bir ucunda AK Parti vardır diğer tarafında ise etnik bölücülüğün tüm unsurları vardır. Anamuhalefet partisi de gelişmeleri sessiz olarak izlemekte ve bu olaya su taşımaktadır. Başbakan Erdoğan'ın unuttuğu ancak seçimler yaklaşınca hatırladığı tek millet, tek bayrak olaylarının inandırıcılığı yoktur. Aldattığı kandırdığı milliyetçi muhafazakar milletimize şirin gözükmek çabasındadır. Bunun sorumlusu köksüz AK Parti'den başkası değildir. Şimdi de düne kadar kolkola olduğu bölücülüğün karşısına geçmiş taktik gereği söz düellosuna girmişlerdir. Milletimiz buna kanmayacak ve sandıkta bunların sırtını yere serecektir.

BAŞBAKAN ERDOĞAN ÖNÜMÜZDEKİ SEÇİMİ KENDİSİ İÇİN DÖNÜM NOKTASI OLARAK GÖRÜYOR

8 Yılı geride bırakan ve 9. Yıla giren AK Parti'nin hesaba çekilmesi bu yıl inşallah gerçekleşecektir. Yapılacak olan seçimlerle dur demek söz konusu olacaktır demokrasinin kuralla işlemesi ve siyasi yapıyı tekrar eski haline kavuşturulacak milletimizin bütün sorunları ele alınacaktır, biz buna talibiz. Gece demeden gündüz demeden çalışmak için milletimizin desteğini ve yetkilendirmesini istiyoruz. Bugün iyi yönetilemeyen ülke gerçeği ile karşı karşıyayız. Bunlar yetmiyormuş gibi Türk milletinin aşşağılık projeler ile bölünmesi eğilimine şahit oluyoruz demokrasinin yol göstereceği seçimle birlikte Türkiye'nin birlik ve bütünlüğü sağlanıp sağlanamyacağına, yolsuzluğun ve yoksulluğun hesabının sorulup sorulamayacağı, çatışma ve istismar politiklarının sona erip ermeyeceği, hayalci ve teslimiyetçi dış politikanın devam edip etmeyeceği netleşecek ve berrak şekilde ortaya çıkacaktır. Kendisine yönelik oyunların ve senaryoların içinde olan AK Parti'ye milletimiz gereken dersi verecektir. Milletimizin tercih ve müdahalesi ile Türkiye girdiği karanlık tünelden çıkacaktır. Her iktidarın yıllar geçtikçe yozlaştığı ve yoldan çıktığı gerçektir, yerine daha dinamik ve hazırlıklı hükümetlerin gelmesi demokrasinin doğal gereğidir. Bu hali ile demokrasi he siyaset anlayışına hükmetmek umudu kazandırır ve eşit olarak sunar. İktidar da bulunanlarla muhalefette yer alanlar sürekli yer değiştirirler işin doğası böyledir. Bütün hatasına yanlışına rağmen iktidarın mağduriyet alanına sığınıp iktidara devam etmesi bunları zedeleyecektir. AK Parti hükümetinin 3. yıl dönümünde de devam ettirmesi demokrasiyi ve değerleri dışlamak anlamına gelecektir. AK Parti hükümeti yetersiz kalmıştır ve ülkeyi karanlığa çekmiştir. Değerler erezyona uğramış, Türklük hiç olmadığı kadar hakarete mağruz kalmıştır. Toplumun her kesimi iktidarın politikalarından şikayetçi hale gelmiştir. Sırf bu sıraladığım şeyler bile hükümetin değişmesinin gereğidir. Sorunları çözememiş dertlere deva olamamış özlemleri dindirememiş ve sofralarda ki ekmeği büyütememiştir. Sıra bunun sandıkta gösterilmesine gelmiştir, son zamanlarda AK Parti lehine estirilmek isteyen suni rüzgarların hiç bir doğruluğu ve gerçekliği yoktur. Önümüzde ki genel seçimlerde yeniden bir AK Parti hükümeti çıkarmaya çalıştıkları ortadadır. Bölücülerle girdiği işbirliği meyvelerini toplamak için MHP'nin güç kaybetmesi gerekmektedir. AK Parti hükümetinin bizden aldığı oylarla yeni bir 4 sene için devam etmek istediği ortadadır. Aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı seçimleri için şimdiden hazırlıklara giren Recep Tayyip Erdoğan önümüzde ki seçimleri de kendisi için önemli görmektedir. Bu zihniyet Çankaya yokuşun da bitmiş bir halde kalacaktır. Siyaset plan ve dizaynı bir sonuç vermeyecek AK Parti iktidarı egemenliğin gecikmiş olduğu şamarı sonunda yiyecektir. Türk milleti bu iki yüzlülüğe kanmayacaktır.

''İKİ DİLLİ HAYAT'' TALEBİ, TÜRK MİLLETİNİ AYRIŞMAYA KADAR GÖTÜRECEKTİR


Yeniyılın bu ilk günlerinde geride kalan yılların miras bıraktığı tehlikelerin üzerinde önemle durmak gerekir bunların birinci derece sorumluları da AK Parti hükümetinden başkası değildir. Türk milletinin bin yıllık kardeşlik duyguları rencide edilmiş ve Türkiye bölcülüğün çıkmaz sokaklarına itilmiştir. Bazı belediyelerin iki dilli tabelaların hazırlanması cami de ki vaazların ve tabelaların yazımında başka bir dilin kullanılması Türk milletini etnik ayrılığa getirecektir. Anaokulundan üniversiteye kadar başka bir dilin devreye girmesi Allah korusun bölünmemize neden olacaktır. Eğer farklı okullarda ve farklı lisanlarda eğitim verilecekse müşterek idealler arasında toplayan ne varsa bir anlam ifade etmeyecektir. Bugün iki dilli hayatın söylemi birileri tarafından söyleniyorsa bunun yapıcısı kesinlikle AK Parti'dir. Bu çerçevede TRT ŞEŞ'i açan ve devreye geçiren AK Parti hükümetidir, nitekim Başbakan Erdoğan ve hükümetinin ikinci dil istemlerine karşı hoşgörülü tutumların hepimizin bildiği ve gördüğü şeylerdir. Tek devlet, tek bayrak, tek millet sözleri yanlızca ufukta kalmış ve seçim yaklaştığında AK Parti'nin bunları sadece bu zamanda ortaya çıkardığını hepimiz görmüş durumdayız. Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü ve toplumsal barışla ortaya koyduğu bölme projeleri ile ortaya koyan AK Parti hükümetinden başkası değildir. Nitekim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Diyarbakır gezisi ve ortaya çıkan vahim ve ibretlik gelişmeler bize başka bir fikir vermemiştir. Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada ise Diyarbakır'a yapılan ziyaret öncesi ve sonrası iki dilli tabelaya rastlanılmamıştır denilmiştir. Bu sözlerin bizim açımızdan hiç bir hükmü yoktur bu konuda 30 Aralık 2010 tarihinde yaptığımız basın açıklamasına üzüldüğünü ve bunları gizlemeye çalışan Cumhurbaşkanımıza hatırlamatmak ve Türk milletinin bunları bilerek Türk milletine açıklama yapmasını beklemekteyiz.

CUMHURBAŞKANI GÜL BİZİM ELEŞTİRİLERİMİZDEN NEDEN RAHATSIZ OLUYOR

Cumhurbaşkanı Gül'ün ziyareti de Diyarbakır'ın resmi sitesinde iki dilli olarak yazılmıştır. Teröristbaşının atadığı Eşbaşkan Cumhurbaşkanı Gül'ü geldiği zaman karşılayan kişidir. 97 Yerleşim biriminin tabelalara iki dilli yazı yazılması kararı alınmış mahkemenin bunu durdurmasına rağmen kaldırılmamış ve bugün de yerinde durmaktadır. Aynı şekilde Diyarbakır Belediyesi nikah, imar, ulaşım, zabıta, acil yardım, turizm, kurslar olmak üzere Türkçe ve Kürtçe'nin bir arada kullanılması kararlaştırılmıştır. Diyarbakır Belediye Başkanı şehirin tüm giriş ve çıkışlarına Kürtçe tabelalar asacaklarını söylemiştir. Devlete anayasaya ve kanunlara meydan okuyarak alınan bu kararlar Cumhurbaşkanı'nın ziyaretinden az bir zaman önce bu kararlar alınmıştır. Bu bakımdan Cumhurbaşkanı'nın eleştiri ve düşüncelerimizden üzüntü duymaması gerektiği yoktur. Üzüntü ve endişe duyulacak bir durum varsa Cumhurbaşkanı'nın bölücülere etnik destek vermesi ve görevden alınmasıdır. Bu durumda belediye hizmetlerin de zorunlu olarak kullanılması gereken dil olayı zaruret değildir. Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dilinin Türkçe olduğu ve bu tür girişimlerin yapılmaması gerektiğini herkesten önce Cumhurbaşkanı'nın uyması ve yerine getirmesi gerekmektedir. Bunun sonucu MGK bildirisi bizzat Cumhurbaşkanı tarafından delinmiş ve hükümsüz hale gelmiştir. Ortada üzülecek ve rahatsız olacak birşey varsa Cumhurbaşkanı Gül'ün Diyarbakır da sergilediği davranışlardır. Bu çerçevede 2 Ocak 2011'de basında yer alan ha deyince olmuyor, toplumun diğer kesimlerini rahatsız etmeden süreci ilerletmemiz lazım sözlerini düşünmemiz lazım bu sözlerin anlamı açıktır, Türk milletinin sindirim ve hazım sorunu yaşayacağını bu sürecin hazmettire hazmettire, alıştıra alıştıra ilerleyeceğini söylemektedir. Devletin itibarını yerlere sermiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini bundan sonra nasıl koruyacaktır ancak bilinmelidir ki MHP var oldukça Türk kimliğinin yok edilmesi asla mümkün olmayacaktır. Daha önce defalarca söylediğimiz gibi biz herkesin anadiline saygı duyuyoruz. Konuşmada kamusal alan ve eğitim kollarına çıkmamak üzere bir sorun görmüyoruz. Cumhurbaşkanı'nın beyanlarını hükümetin inşaa ettiği tuzaklarla dolu gidişatı böyle değerlendirmek gerekmektedir. Anayasa suçu işlediklerinin farkına varmaların kendilerinin faydasına olacaktır. Bunları ne millet ne de yüce Allah affedecektir böyle bir alçalmanın içinde olanların hesabını sormakta bizlerin görevidir. Bu görevi yerine getireceğimizden de kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Siyasi hayatımızda ki açmazlar hali hazırda vatandaşlarımızın en büyük sorunu geçim zorluğudur ve ne yazıktır ki hükümetin gündeminde bunu ortadan kaldırmak için bir eylem yoktur. Hükümetin geliştik, büyüdük iddialarının vatandaşlarımız nezdinde hiç bir önemi ve kıymeti olmamıştır. Yoksulluk ve gemisizlik bir sel gibi her tarafı etkisi altına almıştır sıcak para sahipleri çok fazla para kazanmış ve elde ettikleri paraları dış ülkelere çıkartmıştır. Kasım 2010'da yıllık baz artışı yüzde 6 'da kalmış ithalat yüzde 30 'lara yükselmiştir. 2009 Kasım ayına göre ihracat yüzde 5 düşmüştür.