Erdoğan: 'Gensoru Türkiye'de Artık Yalama Oldu'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliği konusundaki tartışmalara değinerek, 'Bu oyun, bu tezgah

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliği konusundaki tartışmalara değinerek, "Bu oyun, bu tezgah. Bu oyunun içine bizim parlamentomuz asla gelmeyecektir. Biz, referanduma nasıl gideriz, bunun gayreti içindeyiz. Yapılan çalışmaları biz her siyasi partiye göndereceğiz" dedi. Yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı olması gerektiğini fakat böyle olmadığını belirten Erdoğan, "Yargı diyor ki 'herşeyi biz yapalım' Bende diyorum ki, dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinin ortalamasını
alalım, bu ortalamayı aldığımız zaman ortaya ne çıkıyorsa gelin onu uygulayalım. 'buna var mısınız, yok musunuz?' işlerine gelmiyor" diye konuştu. Erdoğan konuşmasında muhalefetin dedikodulardan yola çıkarak hükümetle ilgili arka arkaya gensoru önergeleri verdiğini ve gensorunun Türkiye'de artık yalama olduğunu belirterek, "Ana muhalefet 'Türkiye'de gensoru değil, hukuk yalama oldu' diyor. Hukuk yalama olmaz, yasalar yalama olur. Bu ülkede yasaları yalama ettiler. Hukuk doğuştan bir haktır. Doğuştan elde
edilen bu hakların kurumsallaşmasını kimse yalama yapamaz. Buna kimsenin gücü yetmez" ifadelerini kullandı. Muhalefete yönelik eleştirilerini sürdüren Erdoğan, "Bu muhalefet tarzı, bizim hükümet olarak da, siyasi parti olarak da hayrımızadır. Böyle muhalefete can kurban ama bu muhalefet tarzı ülkenin de, demokrasinin de hayrına değildir" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Anadolu Aslanları İşadamları Derneği'nin (ASKON) Grand Cevahir Otel'de gerçekleştirilen genel kurul toplantısına katıldı. Konuşmasında
eleştirilere değinen Erdoğan, demokrasi ve hukuk alanında büyük mücadelenin verildiği bir dönemde, kimin nerede durduğu, kimin moral verdiği, kimin moral bozduğunun ayrı bir önem taşıdığını söyledi. Erdoğan, "Türkiye'nin her meselesi, belli kesimler tarafından büyük gürültüyle tartışılıyor. Ortaya çıkan her meselede, başta muhalefet olmak üzere söz söyleyenlerin çok keskin bir duruş sergilediklerini, uzlaşmaz bir durum takındıklarını görüyoruz. Eleştiriden hiçbir korkumuz yok. Yapıcı eleştirinin bize yol
gösterici olduğuna, politikalarımıza ışık tuttuğuna inanıyoruz. Eleştirinin yapıcı olanın, fayda sağlayanıdır" dedi.
Eleştirinin özellikle yıkmak yerine yapmayı, bozmak yerine düzeltmeyi esas alıyorsa bir kıymet taşıdığını belirten Erdoğan, eleştiri adı altında aşağılamayı, tahkiri, çarpıtmayı, aka kara demeyi ön plana çıkarmanın kimseye faydası olmayacağını söyledi. Başbakan Erdoğan, "Aksine büyük zararı olur. Gökkuşağını bu kadar güzel yapan birbirinden farklı güzel renkleridir. Orada sadece 7 renk değil, her rengin farklı tonları da vardır. Gökkuşağı bu kadar farklı olduğu için bir tabiat harikasıdır. Kimseden bizi
yüzde 100 desteklemesini, her işimizde her politikamızda arkamızda durmasını beklemiyoruz, bekleyemeyiz. İlk insan Hz. Adem'den bu yana. Hangi havaya giriyoruz ki, yüzde 100'ün yanımızda olmasını bekliyoruz. Bizim görüşlerimize katılırlar katılmazlar, politikalarımızı beğenirler beğenmezler ama takdir etmek de bir erdemdir. Biz bu erdemin gösterilmesini arzu ediyoruz" diye konuştu.
Birbirinin dünyasına sağır kesilmiş, birbirini duymayan, görmeyen, her yapılana karşı çıkan anlayışın, Türkiye'yi ileriye taşıyacak bir anlayış olmadığını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Batının veya vahşi kapitalizmin eleştirisini yapmak veya onları sürekli olarak gündemimizde tutmak bize bir şey kazandırmıyor. Biz kaç tane mum yaktık, bunu konuşalım. Bunu aşamadığımız sürece varacağımız bir yer yok, patinaja devam. Türkiye patinaj devrini aşmıştır. Her adımın karşısında duvar misali dikilmek, Türkiye'nin
hayrına bir yaklaşım değildir. Böyle bir muhalefet yaklaşımı olabilir mi?" açıklamasında bulundu.

"VARSIN BİZ KAYBEDELİM"
Muhalefete yönelik eleştirilerini sürdüren Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Cin şişeden çıkmış, adama 'dile benden ne dilersen' demiş. 'Ama sana verdiğimin iki katını komşuna vereceğim' demiş. Adam da 'tek gözümü al' demiş. Bizdeki muhalefetin zihniyeti maalesef bu. Bu hükümet çözmesin, gerekirse bu mesele çözümsüzce kalsın. AK Parti güçten düşsün de, demokrasi yara alsa da, hukuk zafiyete uğrasa da olur. Ama biz her zaman tersini söyledik. Millet kazansın, ülke kazansın, gelecek nesiller kazansın, varsın biz kaybedelim. Gönül diliyle konuştuğunuz zaman, milletle gönül bağı
kurduğunuz zaman her adımda milletin hayır duasını gözettiğiniz zaman işiniz o kadar kolay olur. Tutarsız bir dil, kırıcı bir üslup kullananların sürekli zigzag yapanların ayakları birbirine dolanır. Yatsıyı bile bulmadan artık gerçekler açığa çıkıyor."
Başbakan Erdoğan, muhalefetin dedikodulardan yola çıkarak hükümetle ilgili arka arkaya gensoru önergeleri verdiğini söyledi. Geçtiğimiz günlerde Çalışma Bakanı hakkında gensoru önergesi verildiğini hatırlatan Erdoğan, "Gensoru Türkiye'de artık yalama oldu. Ana muhalefet 'Türkiye'de gensoru değil, hukuk yalama oldu' diyor. Hukuk yalama olmaz, yasalar yalama olur. Bu ülkede yasaları yalama ettiler. Hukuk doğuştan bir haktır. Doğuştan elde edilen bu hakların kurumsallaşmasını kimse yalama yapamaz. Buna
kimsenin gücü yetmez" dedi.
Erdoğan, hükümetle ilgili gensoru önergesi verenlerin dönemiyle kendi dönemlerini karşılaştırdıklarını ifade ederek, "1999 yılında o zamanki hükümetin çıkarmak istediği sosyal güvenlik yasası nedeniyle tüm Türkiye ayağa kalktı. Ankara'da 24 Temmuz 1999'da tarihimizin en büyük işçi eylemlerinden biri gerçekleşti. Çok yoğun protestolar yapıldı. O günkü hükümet bırakın işçiye kulak vermeyi, 17 Ağustos'taki depremi dahi bir kenara bıraktı. Meclisi topladı ve o yasayı çıkardı. İşçiler, işçi örgütleri enkaz
alanında can kurtarmaya çalışırken, o günkü hükümet yangından mal kaçırır gibi deprem ortamında o yasayı çıkarmayı tercih etti. bugün o hükümetin üyesi çıkıyor. Bizim çalışma hayatına ilişkin politikalarımızla ilgili gensoru veriyor. Bizi itham ettiler. Sonuç 1999'da kendi pazarlıkları ortaya çıktı. Bizim milli birlik ve kardeşlik projemize son derece şiddetli bir muhalefet sergilediler. İnternet sitelerinde kendilerine ait raporlarda söylediklerinin tam tersini 5-10 yıl önce kendilerinin şiddetle savunduğu
ortaya çıktı. Ana muhalefetin genel başkanı bunu kabul etmedi ama kendi sitelerinden çıkarıp ispat ettik" diye konuştu.

"MORALLERİ BOZMAK İÇİN HER TÜRLÜ YOLA BAŞVURULUYOR"
Muhalefetin tarzının, hükümetin ve AK Parti'nin hayrına olduğunu söyleyen Erdoğan, "Böyle muhalefete can kurban ama bu muhalefet tarzı ülkenin de, demokrasinin de hayrına değildir. Tüm dünyada küresel finans krizi her ülkeyi az ya da çok etkiliyor. Özellikle Avrupa'da krizin sarsıcı etkilerini daha sıcak şekilde hissettik. Böyle dönemler yapıcı olmanın, birlikte hareket etmenin, uyumun, koordinasyonun her zamankinden elzem olduğu dönemlerdir. Medyada, siyasette, sivil toplum örgütleri arasında felaket
tellallığıyla, kötümserlikle, moralleri bozmak için her türlü yola başvuruluyor" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, ekonomide en önemli unsurun moral olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"IMF adını duyduğumuz zaman kaçmanın ne manası var. Niye irkiliyoruz. İki yıldır IMF ile masadayız, anlaşmayı işimize gelirse imzalarız. Krediyi en ucuz IMF'den alabiliyorsak, ekonomide finansı yönetmektir maharet, insani yönetmektir maharet. Bu maharetleri başarabilirseniz, o zaman başarıyı sağlarsınız. Siyaseten eğer IMF bizden önce olduğu gibi kalkıp da yön vermeye kalkarsa, o zaman IMF'ye 'kusura bakma, bizim yolumuz burada ayrılır' deriz. Bugüne kadar bunu yaptık. Biz belediyelerimizle ilgili,
gelirlerinin artırılmasına yönelik desteğin kaldırılması konusunda asla biz onlara müsaade etmedik. Bu yasa çıkmıştır ve biz bu yasayı bir daha geri çekmeyiz. Şu anda da bu süreç aynen bu şekilde devam ediyor. Gelir idaresi kanununda reform hususu bize söylenmiştir. 'Hayır' dedik, biz bu reformu kendimiz yapacağız. Bizden öncekilerin yaklaşım tarzı, AK Parti iktidarının felsefesinde yoktur. Eğer güçlüyseniz masadan kaçmazsınız, düşünce hürriyetinden korkmazsınız. İnancınıza güveniyorsanız, inanç
hürriyetinden de korkmazsınız."
Sanayi üretiminin, dünyada daralırken Türkiye'de son aylarda artmaya başladığını belirten Erdoğan, mayıs ayından itibaren işsizliğin süratle azalacağını ifade etti. Erdoğan, "Hükümet olarak, ekonomiyi olumsuz etkileyecek, Türkiye'nin büyümesini olumsuz etkileyecek girişimlere taviz vermedik, vermeyeceğiz. Birileri bu sorumluluğu taşımıyor olabilir. Biz bunlara aldırmayacak ve yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. Türkiye'de gerçekten güzel gelişmeler oluyor. Şu anda biz, tarım ürünlerinde ihracatı öne
çıkmış bir ülkeyiz. Ama demek ki bunu yakından takip etmiyoruz. 5 yıl sonra Türkiye, dünyanın önde gelen tarım ürünü ihracatçısı ülkelerden biri olacak. Tüm dünyada uzun vadede bir gıda krizi beklentisi varken, Türkiye dünyanın bir tahıl ambarı olma yolunda ilerliyor. Türkiye, barış için ağırlığını koyan bir ülke konumunda. Bu süreç durmayacak. Türkiye'nin atılımını sekteye uğratmak kimsenin hakkı da, haddi de değildir. Türkiye'de bir gerilim politikası varsa, bu gerilimi üretenden varsa, iktidar
mücadelesini yapanlar, sınıf mücadelesini yapanlardır. Titanik'te gemiyi delenler alt tarafta oturanlar, şimdi gemiyi delenler üst katta olanlar. Fark bu. 'Türkiye'de yoksulluk artıyor' dersek haksızlık yaparız" dedi.
Yabancı sermayenin Türkiye'ye girmesinden korkulduğunu belirten Erdoğan, bu korkunun artık ayaklar altına alınması gerektiğini söyledi. Erdoğan, dünyanın bir çok noktasında Türk işadamlarına rastladığını ifade ederek, "O tek başına korkmamış oraya gitmiş. Endişesi yok. Bize ne oluyor, niye korkuyoruz. Onlar burada yatırım yaptığı zaman ne olacak. Neyi alıp götürecek. Aksine onlar buraya farklı bir yapılanmayı katıyorlar. Paranın dini, milleti, ırkı, vatanı olmaz" diye konuştu.

"PARLAMENTOMUZ BU OYUNA GELMEYECEKTİR"
Anayasa değişikliği konusundaki tartışmalara da değinen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye, demokrasi ve hukukun yüksek standartlarını hak ediyor. Kimse demokrasi ve hukuku bu ülkeye çok görme yaklaşımı içinde olamaz. Bizler çalışma yapıyoruz. Dışarıdan bakıldığı zaman davulun da, zurnanın da sesi hoş geliyor ama içeride böyle değil. Bu gerçekleri görmek lazım. Başımızı iki elimizin arasına alıp iyi düşüneceğiz. Bu konuda bizler bir hazırlık içindeyiz. Şu an parlamentonun anayasa yapamayacağı iddiasını ortaya koymak, bir siyasetçinin kendini inkarıdır. Bu oyun, bu tezgah. Bu oyunun
içine bizim parlamentomuz asla gelmeyecektir. Kurucu meclis anlayışının, hangi dönemlerin anlayışı olduğu bellidir. Bu parlamentonun içinde siyaset bilimcisi de var. Bu işe katkısı olacak ne aranıyorsa hepsi var. Biz şu anda bir öncelikler sıralaması yapmak suretiyle, bu öncelikler sıralaması içinde muaccel olan neyse bunu yapalım istiyoruz. Bunu da yaparken acaba biz referanduma nasıl gideriz, bunun gayreti içindeyiz. Tabii ki yapılan çalışmaları biz her siyasi partiye göndereceğiz ve onlarla da bu işin
müzakeresini yapmak suretiyle 'gelin birlikte millete bunu götürelim' diyeceğiz."
Erdoğan, yargı reformu konusunda da açıklamalarda bulunarak, kurumların kendi içinde adeta bir temizliğe tabi tutulmasından kimsenin rahatsız olmaması gerektiğini söyledi. Bunun gerçekleştirilmesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, bunun gerçekleştirilmemesi halinde en büyük sıkıntıyı gelecek nesillerin çekeceğini belirtti. Başbakan Erdoğan, "Şu anda yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı olması gerekir. Peki ayrı mı, ne yazık ki ayrı değil. Yasamada yaşanan bir ayrı durum var, yürütmede ayrı bir
durum var. Hepsini geç, ne yasama ne yürütme hepsi bir kenara, yargı bir anda hepsini silip atabiliyor.
Hani birbirinden ayrıydı, ne oldu. Şu anda yargı istediği şekilde yürütmeye müdahale edebiliyor. Ama bakıyorsunuz ki, bir siyasi partinin kapatılması noktasında iki dudak arasından çıkacak bir sesle, bu bu ülkede konuşulabiliyor. Bunu kabullenmek mümkün değil. Varsa ortada bir suçlu, bedelini o ödesin. Bir tüzel kişiliği bu bedele mahkum etmek, bu bedeli o tüzel kişiliğe ödetmek demokrasiyle bağdaşır bir şey değil. Biz bunu milletimize giderek çözmek istiyoruz. Milletimize bunu anlatacağız. Yargı reformu
aynı şekilde. Yargı diyor ki 'herşeyi biz yapalım.' Bende diyorum ki, dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinin ortalamasını alalım, bu ortalamayı aldığımız zaman ortaya ne çıkıyorsa gelin onu uygulayalım. 'buna var mısınız, yok musunuz?' işlerine gelmiyor. Bırakın da siyasetçinin yargılanmasına parlamento müsaade etsin. Bir siyasi partinin kapatılıp kapatılmaması için müsaadeyi parlamento versin. Bunların adımının atılması lazım. Bu parlamento milletin temsilcisi. Öyleyse bu alanda millet adına tasarruf
yetkisini de bu parlamento kullanmak durumundadır" şeklinde konuştu.