Pamukkale Üniversitesi'nde Türkiye'ye uygun soğan çeşitleri geliştiriliyor

Türkiye şartlarında yetiştiricilik için uygun genetik olarak saflaştırılmış ilk soğan bitkileri, Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Bitki Genetiği ve Tarıms

Türkiye şartlarında yetiştiricilik için uygun genetik olarak saflaştırılmış ilk soğan bitkileri, Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Bitki Genetiği ve Tarımsal Biyoteknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (BİYOM)'nde üretildi. İlk üretilen saf soğan fidesi, Marmara Bölgesi'nden toplanmış sarı renkte ve acı olan yerli bir çeşitten geliştirildi. İlk olması sebebiyle "PAÜ BİYOM" adı verildi. "Türkiye'ye Uygun Yüksek Kaliteli Soğan Hatlarının Üretilmesi" adlı projeye, TÜBİTAK da 307 bin lira destek sağlıyor. Projenin üç yılda tamamlanması bekleniyor. Geliştirilen soğan hatları, PAÜ'de tohumluk üretimi için çoğaltılacak ve daha sonra çiftçinin kullanımına sunulacak. PAÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Ali Ramazan Alan ve Yrd. Doç. Dr. Fevziye Çelebi Toprak tarafından BİYOM'da yürütülen projede, doktora öğrencisi Arzu Kaska ile yüksek lisans öğrencileri Gülay Kozan, İbrahim Gani Çona, Suna Kayıhan, Fatma Nur Kaplan ve Nazlı Ünal da yer alıyor.

Çalıştıkları projenin, döllenmemiş yumurta hücrelerinden bitkilerin geliştirilmesi (ginogenesis) esasına dayandığını ifade eden Doç. Dr. Alan, "Ginogenesis tekniğiyle üretilen saf hatlar, 'dihaploid' olarak adlandırılıyor. Merkezimiz, dihaploid bitkilerin tohumluk ıslahını dünyada en başarılı şekilde uygulayabileceği bir yer konumunda. Bu açıdan yürütülmekte olan projelere ülkemizden ve yurtdışından birçok akademik ve özel sektör kuruluşu ilgi gösteriyor." dedi. Tohumları çoğunlukla ithal edilen soğan, biber, patlıcan ve domates gibi sebze türlerinin Türkiye'ye ait çeşitlerinin ıslahının hedeflendiğini belirten Alan, "Islah projemizde kullanılan yerli çeşitler, Türkiye'nin dört bir yanından toplanarak koruma altına alınıyor. Projemizin ilk aşamasında, yerli çeşitlerimizden seleksiyon yoluyla seçilmiş olanlar, arazi ve sera koşullarında ticari çeşitlerle karşılaştırılarak deneniyor. Daha sonra verim, kalite, hastalığa dayanım gibi özellikler bakımından üstün oldukları tespit edilenler, melezleme ve saflaştırma programlarında kullanılıyor. Bu şekilde Anadolu'nun kendine has sebze çeşitleri hem toplanıp koruma altına alınıyor hem de ıslah edilip geliştirilerek ekonomiye kazandırılmaya çalışılıyor. Merkezimizde normal ıslah çalışmalarında 10-15 yıl süren çeşit geliştirme projeleri, biyoteknolojik yöntemler kullanılarak birkaç yıla indirilebiliyor." şeklinde konuştu.

BİYOM'da dihaploidi yöntemiyle Türkiye'ye uygun soğan çeşitlerinin geliştirilmesinde büyük aşamalar kaydettiklerini ifade eden Ali Ramazan Alan, ginogenesis ve dihaploidi yöntemlerinin, daha önce 12 yıl çalıştığı ABD Cornell Üniversitesinde başarıyla uyguladığı teknikler içerdiğini kaydetti. Soğanda dihaploidi yöntemiyle çeşit geliştirme projesinin Türkiye'de sadece PAÜ'de uygulandığına dikkat çeken Doç. Dr. Alan, "Bu projeyi önemli yapan nedenlerin başında, soğan ıslahının çok uzun süren ve zahmetli bir uğraş olması nedeniyle bugüne kadar ülkemize uygun çeşitlerin geliştirilmesi konusunda fazla ilerleme sağlanamamış olmasıdır. Klasik ıslah yöntemleriyle saf soğan hatlarının elde edilmesi, seçilmekte olan karakterlere bağlı olarak 12-14 yıl sürebilir. Dihaploidi tekniklerinin ıslah programında kullanılmasıyla tamamen saf soğan hatlarının 2 yılda elde edilmesi mümkün olabilmektedir." dedi.

Soğanın, yetiştiriciliği en eski sebzelerden biri olduğunu hatırlatan Alan, sözlerine şöyle devam etti: "Soğan üretimi, dünyada sürekli artış eğilimi göstermektedir. Dünya soğan üretimin 1993-1995 yılları ortalaması 35 milyon tonken 2007'de 64 milyon tonu geçmiştir. Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO)'nün 2007 verilerine göre Türkiye, yaklaşık 1,8 milyon tonluk üretimle Çin, Hindistan, ABD ve Pakistan'dan sonra beşinci sırada yer alıyor. Dünyada ve Türkiye'de ticari soğan yetiştiriciliği, genellikle F1 hibrit çeşitleriyle yapılıyor. Türkiye'de ekilen F1 çeşitlerinin tümüne yakını ithalat yoluyla elde edildiği için tohum maliyeti yüksektir. Ülkemizdeki soğan üretimini dışarıya bağımlı duruma getirmiştir."

Türkiye'nin farklı ekolojik bölgelere uyum sağlamış yüzlerce yerel soğan çeşidine sahip olduğunu anlatan Alan, "Türk çeşitleri, yüksek oranda genetik çeşitlilik, düşük verim, hastalık ve zararlılara karşı hassaslık, uzun süreli depolamaya uygun olmama ve değişen dünya pazar standartlarına uygun tiplerin azlığı gibi nedenlerle ithal F1 hibrit çeşitleriyle rekabet edemiyor. Ülkemizde geçmiş yıllarda yapılan seleksiyon ıslahı çalışmalarıyla üretilmiş açık tozlanan çeşitler mevcuttur ama ıslah programlarının zorluğu ve çok uzun sürmesi, yeni çeşitlerin geliştirilmesine engel olmuştur." ifadelerini kullandı.

Bu yıl haziran ve temmuz aylarında 10 soğan genotipinden yaklaşık 10 bin çiçek tomurcuğu toplanarak ginogenesis uyartım kültürü içeren kaplara ekildiğini belirten Alan, şunları kaydetti: "Bu bitkiler, üç dört ay kadar uyartım ortamında tutulan çiçek tomurcuklarından çıkarılarak, daha kolay gelişebilecekleri büyütme ortamına alınıyor. Şu ana kadar beş yerli soğan hattından ginogenik bitkiler elde edildi. Sonuçlar, bu yöntemin Türk soğanlarının ıslahında kullanılmasında herhangi bir sorun olmadığını gösteriyor."

Doç. Dr. Ali Ramazan Alan, ürettikleri soğanların yüksek verim ve kalite özelliklerine sahip olduğunu, önümüzdeki yıllarda Türk çiftçisinin kullanımına sunulacağını sözlerine ekledi.